Son yıllarda ‘’ikinci beyin’’ olarak nitelendirilen bağırsaklarımızın yüzey alanı yaklaşık iki tenis sahası büyüklüğünde ve çevresinde enterik sinir sistemi denilen geniş bir sinir ağı mevcut. Bağışıklık sistemi hücrelerinin büyük çoğunluğu bağırsaklarımızda yer alıyor. Mutluluk hormonu serotonin üretiminin büyük kısmı bağırsak kaynaklı. Yani bağırsaklarımız sadece sindirimde görevli değil, sinir hücreleri ve bağışıklık hücreleri sayesinde vücudumuzda pek çok fonksiyonu etkilediği biliniyor artık. Ve biliyoruz ki bağırsaklarımız, mikrobiyata denilen yararlı bakterilerin yuvası. Yapılan araştırmalar, bağırsaktaki mikrobiyatanın bağışıklık sistemi, sinir sistemi ve çeşitli hormon fonksiyonlarını düzenlediğini gösteriyor.

Yanlış beslenme, aşırı antibiyotik ve asit giderici ilaç kullanımı, gıdalarda bulunan koruyucu maddelere, tatlandırıcılar gibi kimyasallara ve çeşitli toksinlere maruziyet sonucunda mikrobiyatanın etkilenmesi, ilk etapta kronik baş ağrıları, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, hafıza sorunları, cilt problemleri, kilo vermede güçlük gibi şikayetlere yol açıyor. Problemin devam etmesi sonucunda,

– Bağışıklık sistemi hastalıkları ( romatizmal hastalıklar, çölyak, lupus, haşimato, vitiligo),
– Alerjik hastalıklar  (astım, egzema, atopik dermatit),
– Ruhsal sorunlar  (depresyon, panik bozukluk, otizm),
– Nörolojik hastalıklar (parkinson, alzheimer, multipl skleroz),
– Obezite,
– Kanser,
– Şeker hastalığı,
– Kalp hastalıkları ortaya çıkıyor.

Bunların içinde romatizmal hastalıkları incelediğimizde, fibromiyalji, romatoid artrit, ankilozan spondilit , psöryatik artrit gibi hastalıkların ortaya çıkmasında mikrobiyatanın rolü kanıtlanmış durumda. Dolayısıyla bu hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde doğru beslenme alışkanlıkları ve bağırsak flora düzenlemesi son derece önemli. Hastaya göre değişmekle birlikte genel olarak önerilenler;

  • Beyaz un ile üretilmiş her türlü besinden uzak durmak,
  • Şeker ve tatlandırıcılardan uzak durmak,
  • Protein ve karbonhidrat ihtiyacımızı sebzeler, meyveler ve bakliyatlardan (mercimek, kuru fasülye, nohut vb) karşılamak,
  • Yağ ihtiyacımızı kabuklu yemişlerden (ceviz, fındık, badem vb) ve gerçek tohumlardan (zeytin, ayçiçeği, keten tohumu, kabak çekirdeği vb) karşılamak,
  • Zencefil, zerdeçal, probiyotikler gibi doğal iltihap önleyici gıdaları diyetimize eklemek,
  • Omega 3, kollajen ve D vitamini takviyeleri almak,
  • Bol su içmek olarak sayılabilir

Bu tarz bir beslenme ile ideal kiloya da rahatlıkla ulaşılabilir. Böylece özellikle eklem hasarına yol açan romatizmalarda kilo kaybetmiş olmak, eklem ağrılarının ve hasarın da azalmasına yardımcı olacaktır.